2 Nisan 1948, Kırklareli’de vefat etti. Daha çok öykü türünde eserler verse de romanlarıyla ön plana çıktı; romanlarında uzun tasvirlerle ele aldığı sevgi ve aşk temasını, zaman zaman siyasi tartışmalarına gönderme yapan anlatılarla zaman zaman da toplumsal aksaklıklara yönelttiği eleştirilerle destekledi. Zaten dirayetli bir kişiliği olmayan annesi ise bu dönemden sonra bir psikolojik rahatsızlık olan histeri hastalığına yakalandı. İlk romanı olan Kuyucaklı Yusuf’ta ise olaylar Kuyucak köyünde başlayıp Edremit’te devam eder. Bir mektubunda da bazı hikâyelerini sadeleştirme gereği duyduğunu yazdı. Berber Hasan, Sabahattin Ali’yi Ali Ertekin’le tanıştırdı. Bu konudaki bir görüşü şu şekildedir:“Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonların yararına olsun. Sabahattin Ali'yi Ali Ertekin'in öldürmediğini ancak cinayetin onun üzerine yıkıldığını iddia eder. Önce dostluk havasında yürüyen arkadaşlıkları zamanla tek taraflı bir aşka dönüştü.
Kendisine yasal yollardan pasaport verilmediği için kaçak yollarla bu amacına ulaşmaya çalıştı. Öykülerinde güçlü ve çekici görünen kadın sayısı az da olsa vardır.
Aziz Nesin ise, Sabahattin Ali'yi MIT’in öldürtmediğini, devletin yetkili organlarının bir kişiyi öldürmek için tuzak kuracağına inanmadığını, "kişisel kusurları yüzünden" ölüme gittiğini söyler. Fakat yazar babasının ön adı olan “Ali”yi kullanmak istedi. Kuyucaklı Yusuf’taki Şahinde, Hacı Etem, Şakir ve Hilmi Bey; bir tür toplumsal yozlaşmanın örneğidir.
(…) Hikayelerinin aksine realitede burjuva manzarası gösteriyordu.” ifadelerini kullandı. Bu defterdeki sekiz şiir daha önceden yayınlanmamış olan şiirleridir.Şiirlerindeki temalar ise tıpkı romanlarında olduğu gibi sevgi ve aşk kavramlarıdır. Sait Faik Abasıyanık ile beraber kendisinden sonraki Türk öykücülüğüne yön vermiştir, bu iki yazarın doğrultusunda iki öykücülük geleneği gelişmiştir. Evlilik ile Anadolu’nun sosyal ve ekonomik yapısı diğer ana temalardır.
Sonra bana Milli Emniyet'te vazife verdiler. Kendisinin blöf olarak nitelendirdiği bu intihar girişimi, arkadaşı ve öğretmenleri sayesinde engellendi. Milli Emniyet'ten şey edince de, vardı o zamanın komünistleri Sultanahmet'te, içerde. Nokta dergisindeki bir röportajında ise yol boyunca Sabahattin Ali’yle tartıştıklarını ifade etti. Sabahattin Ali’nin öldürülüşünde “kişisel zaafları” ancak bir yan etken olmuştur. Ayrıca romantik karakterli hikâyeler yerine toplumsal içerikli hikâyelere yöneldi.
sabahattin ali cinayeti aslında faili meçhul bir cinayet değildir. Döndükten sonra İstanbul Yüksek Muallim Mektebi’nde yatılı okumakta olan Nihal Atsız, Pertev Naili Boratav, Orhan Şaik Gökyay, ve Nihad Sâmi Banarlı gibi arkadaşlarının yanında kaldı. Kırsal kesimi anlattığı öykülerinde, halkın tarlasını ve mahsullerini yöneten köyün ağaları bulunur. 1935’te İtalya’da doğdu. Yazarın M. Ali Cimcoz’a anlattıklarına göre bu mesleğe başlamasında şehirlerin sıkıcı etkisinden kurtulmak, yeni insanlar tanımak ve edebi eserleri için malzeme toplamak gibi amaçlar gütmesi etkiliydi. Şair Sabahattin Ali isimli şaire ait Serserinin Ölümü adlı şiiri okumak için bu sayfayı ziyaret edebilirsiniz.
Bir toplantıda okuduğu şiiri sebebiyle 14 ay hapis cezasına maruz kaldı. Dağlar ve Rüzgar adlı kitapta bulunan şiirlerden biri hariç geriye kalan şiirlerin çoğu hecenin sekizli kalıbıyla yazılmıştır.
Sabahattin Ali’nin ölümünün siyasi nedenlerden olduğunu savunanlar da vardır.
MİT de sormamış buna "Tevsik et öldürdün mü, öldürmedin mi?" Sabahattin Ali’nin Mehpare Taşduman’a yazdığı 24 Ağustos 1928 tarihli mektupta geçen “Babam İstanbul’un eski ve asil bir ailesinin çocuğu idi.” cümlesi, büyükbabasının gençken veya çocukken İstanbul’a gelip yerleştiğini göstermektedir. Yalnız beraber geçirdiğimiz, arkadaşlık sahnelerinin tesiriyle değil, ölümün şekli olarak. Dünya işlerinde politikamız, şunun bunun kölesi gibi peşinden gidilerek değil, bu milletin selametini en iyi sağlatacak yolları müstakil olarak seçmek şeklinde kendini göstersin.Genel olarak tek parti yönetimine karşı sert ve eleştirel bir tutum sergileyen Sabahattin Ali, partinin çalışmalarını da “baskıcı” şeklinde nitelendirdi. Üçlüklerle kurulan şiir sayısı dokuz, dörtlüklerle kurulan şiir sayısı elli, serbest ölçüdeki şiirlerinin sayısı dokuzdur; fakat bu dokuz şiirden sadece “Sokakta Kalan Adam” adlı şiir ölçüsüz ve uyaksız olarak yazılmıştır.“Gazel Naziresi”, “Terkib-i Benci Risalesi” ve “Mesnevi” adlı şiirlerinde aruz ölçüsü kullanırken diğer yetmiş iki şiirinde ise hece ölçüsünü tercih etmiştir. Sabahattin Ali’nin ölümü üzerinden 72 yıl geçmesine rağmen hala şaibelidir. 25 Şubat 1907 tarihinde, bugün Bulgaristan sınırları içindeki Gümülcine kazası Eğridere köyünde doğdu.Babası, bir piyade yüzbaşısıydı bu yüzden görev yeri sık sık değişiyordu ve Ali, çocukluk yıllarında İstanbul, Çanakkale, Edremit gibi çeşitli şehirlerde yaşadı ve çeşitli okullarda okudu. Kapalı mekanlara ise hastane, otel, han ve cezaevleri örnek gösterilebilir.Öykülerinde yalın bir dili tercih eder. Postdam’daki dil kurusunu bitirdikten sonra Berlin’de yatılı bir okula yerleşti. Hasan mi söyledi, kim söyledi? Ali Ertekin tevkif edilince MİT ayaklanmış, 'Eyvah rezalet meydana çıkacak' diye. Yalçın Küçük’ün diğer bir iddiası ise Sabahattin Ali’yi Ali Ertekin’in öldürmediği ve suçun onun üzerine kaldığı yönündeydi. Yozgat’ta yazdığı şiirlerin ana temasında Nahit Hanım’a duyduğu sevgi vardır.